Halı
dokumacılığı, Anadolu’da Ermeni ustalardan öğrenilen bir
zanaat. Avak Şirinoğlu da yaşayan son temsilci...
Arkas Sanat Merkezi’ndeki “Osmanlı
Halı Sanatı” sergisinde,
Anadolu’nun kadim zanaatı halı dokumacılığının geçmişi,
1800’lerden bugüne, Feshane, Kumkapı ve Hereke gibi başlıca
üretim merkezlerinden kıymetli örneklerle sunuluyor. Arkas
Holding’in sahibi Lucien Arkas’ın
300 eserlik koleksiyonundan sunulan seçki, dokumacılıkta Ermeni
ustalarının emeğini de gözler önüne seriyor.
Agop Kapucuyan,
Zareh Penyamin, Garabet Apelyan, Tosunyan,
sanat merkezinde üretimleri
görülebilecek ustalar. Zerah Penyamin, aralarında en önemli
olanı. Mesleğe Hereke’de başlamış, sonrasında II.
Abdülhamit’in
davetiyle saray atölyesinin başına getirilmiş ve 1922’ye kadar
burada, Cumhuriyet’in ilanından sonra da Kumkapı’daki
atölyesinde çalışmış. Altın ve gümüş iplikler kullanarak
yaptığı halılardaki “sultan başı”
tasarımıyla ünlenmiş, diğer ustalara ilham vermiş.
Halı dokumacılığı
Anadolu’da, çoklukla Ermeni ustalardan öğrenilen bir zanaat.
Sergideki eserlere bakarken akla 1915’in simgesi “Gazir
Halısı” geliyor. Yetim Ermenilerin
Lübnan’da dokuduğu bu halı, geçenlerde Beyaz Saray’da
sergilenmişti.
78 yaşındaki Avak
Şirinoğlu, Penyamin’in “el
verdiği”, Türkiye'de yaşayan son Ermeni usta. Kayseri
Bünyan’da öğrendiği mesleğini, bugün Yalova’daki
atölyesinde sürdürüyor. Santimetresine 400 ilmek atılan, 3 yılda
tamamlanan, dünyadaki birçok koleksiyonerin peşinde olduğu, Bursa
ipeğinden halılar üretiyor.
1955’te
Kayseri’deki Ermeni nüfusu 350 haneyken, 60’larda 15 haneye
düşünce, üç kardeş İstanbul’a göç edip, halıcılığın o
dönemki merkezi Hereke’de atölye kurmuşlar. Şirinoğlu,
1960’larda ipek halıların çok revaçta olduğunu söylüyor.
Onlar da Sümerbank’ın buradaki halı fabrikasının kapanmasının da yarattığı boşlukla, ipek halılar dokumuşlar. Zerah Penyamin’in
yarım bıraktığı iki halıyı ve malzemelerini alıp, onun
stiline kendi yorumlarını katarak üretim yapmışlar. Sergide,
Penyamin başladığı, yıllar sonra Şirinoğlu’nun tamamladığı
bir halı görülebiliyor.
Avak Şirinoğlu,
1990’lara kadar halıcılığın çok iyi durumda olduğunu,
1996’da Gümrük Birliği’ne girilmesinin zanaatı yok ettiğini
anlatıyor: “Çinliler bizim
halılarımızın taklidini yaptı. Hatta bir dönem üzerine Hereke
yazısını bile koydular. Ucuz ithal halılar artınca, yerli mallar
pahalı gelmeye başladı. Dokuyan ve dokutan için cazip olmaktan
çıktı. O zaman 200 tezgâhım vardı, şimdi 30-40’a düştü.”
Öncesinde halı
dokumacılığı, köylerde, kasabalarda, özellikle kadınlar için
temel geçim kaynağı. Anadolu’nun pek çok bölgesinde halı
dokunuyor. Şirinoğlu, o dönemki çeşitliliği “Kayseri’de
Manchester, Konya’da Ladik halısı, Konya Yörüğü halıları,
Yahyalı halıları, Körfez’de Hereke halısı, Kırşehir’de
oraya özgü halılar” diye
sıralıyor. Artık bu çeşitlilikten eser yok.
Halının o dönem
için bir yatırım aracı olduğunu da belirtiyor: “Halı
ve altın, fakir ailelerin yatırım matahıydı. Anadolu halkı,
kara gün için halı ve altın alır, mecbur kaldığında satardı.
Ya da halılar, bu sergide görülebilecek eserler gibi, kuşaktan
kuşağa geçerdi, mirastı. Şimdi devir değişti, günlük
yaşıyoruz, eski halılar yok, yenileri 3-5 yıl sonra çöpe
atılıyor.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder