22 Kasım 2014 Cumartesi

Arkeoloji cennetinde arkeologlar işsiz - 16 Temmuz 2013

Türkiye, kültür varlıkları açısından dünyanın sayılı ülkelerinden biri. Buna karşın Türkiye'de bugün 10 bine yakın arkeolog işsiz. 

Arkeoloji cennetinde arkeologlar işsiz

Ülkemizdeki işsiz arkeologların sayısı katlanarak büyüyor. Mevcut durumda istihdam olanakları ise yok denecek kadar az. Sorunun birçok kaynağı var. Ama önce diplomalı işsizler topluluğuna her yıl yeni üyeler armağan eden üniversitelerin durumuna bakalım.

Ülkemizdeki çoğu üniversitede arkeoloji ve sanat tarihi bölümü var. Bu bölümlerin her biri yılda ortalama 65-70 öğrenci kabul ediyor. Görüşüne başvurduğumuz Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuran Şahin, sayının yüksek olduğunu, öğrenci kabul sınırının 20 olması gerektiğini söylüyor. Ne ki, konuyu sürekli gündeme getirmelerine karşın, kararlar “onların dışında” alınıyor ve kontenjanı düşürmek bir yana, sınıflar sürekli kalabalıklaştırılıyor. Yeni açılan üniversitelerle öğrenci sayısının artması da cabası.

Üniversite 1 kişi alıyor, devlet 15 kişi
Mezun arkeologların temelde iki “iş kapısı” var. Biri kamu çalışanı olmak. Diğeri ise akademik kariyer yapmak. Fakat bu kapılardan içeri girmek pek kolay görünmüyor.
Öğrenci sayısı fazla olmasına karşın, üniversitelere verilen kadro oldukça kısıtlı. Örneğin, Şahin’den birimlerinde yalnızca bir asistan olduğunu öğreniyoruz. Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı adı verilen uygulamayla soruna çözüm bulunmaya çalışılmış. Ancak sözü edilen program da yetiştirilen akademisyenlerin sahip oldukları olanaklar bakımından başka aksaklıklar barındırıyor.
“Üstelik dört duvarı olan, içinde tuvaleti bulunan yerlerde de kalmıyorsun. Çoğunlukla kendi yaptığımız barakada, çadırda konaklıyoruz.” Demek ki koşullar açısından da kazılardaki arkeologların hali “mevsimlik işçi”lerden farklı değil.

Devlet memuru olmak için önkoşul elbette KPSS’yi geçmek. Buna karşın KPSS’den yüksek puan almak, iş sahibi olmak için yeterli değil. Devlet iki yılda bir, müzeler vb. kurumlara az sayıda atama yapıyor. Geçen yıl kamuda yalnızca 15 kişi istihdam edilmiş ve 10 bin kişilik işsizliğin iki yılda bir yapılan 15 atamayla kapanmayacağı açık.

Kazı alanları mı dediniz?
Arkeologların asıl çalışma alanının kazılar olduğu düşünülür. Türkiye’de de yerli ya da yabancı üniversiteler pek çok kazı çalışması yürütüyor. Fakat burada bir başka sorun karşımıza çıkıyor. Kazılar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın sağladığı ödeneklerle, yılın 2-3 ayında yapılabiliyor.
Prof. Dr. Nuran Şahin, aynı zamanda İzmir Klaros kazısı başkanı. Şahin, kazıların iş riski yüksek bir grup içinde yer aldığını, bu nedenle birinci sınıf öğrencileri dahil, kazıya katılan herkese, verilen ödenekle “mevsimlik işçi statüsünde” sigorta yapıldığını söylüyor. Bu, katılımcıların -mesleki eğitim dışındaki- tek maddi artısı.
Her yıl azalan ödeneklerle, mezun arkeologlara çalıştıkları ay başına maaş ödenebiliyor. Ancak öğrenciler cep harçlığına talim etmek ya da gönüllü çalışmak zorunda kalıyorlar. Kısacası kazılar, arkeologlara sürekli bir istihdam alanı yaratmıyor.

‘Barakada, çadırda kalıyoruz’
Bu noktada durup işsiz bir arkeoloğun anlattıklarına kulak verelim. Özlem Akbaş Önsoy, 2001 yılında Anadolu Üniversitesi Klasik Arkeoloji bölümünü ikincilikle bitirmiş. Hem öğrenciliği hem de mezuniyet sonrasında, Zeugma, Allianoi, Limyra başta olmak üzere birçok kazıya katılmış.
2003 yılından bu yana KPSS’den geçer puan almaya çalışıyor. Arada sigortacılık vb. işler yapmış. “Zaten hocalarımız bize en başından mezun olunca iş bulamayacağımızı, sigortacılık yapacağımızı söylerdi” diyor.
Önsoy’a katıldığı kazılarla ilgili deneyimlerini soruyoruz. Yerli üniversitelerin kendi olanaklarıyla sürdürdüğü kazılarda ödenekler daha da kısıtlı olduğundan, dönemsel sigorta karşılığı, gönüllü çalıştığını aktarıyor. Ücret aldığı kazılar içinse “Alacağınız ücret kazı hocasının belirlediği fiyata bağlı, sen orada pazarlık yapamıyorsun” diyor ve ekliyor:

İstihdam nasıl yaratılır?
Haberi hazırlarken, Prof. Dr. Nuran Şahin ve arkeolog Özlem Akbaş Önsoy’un yanı sıra arkeoloji alanındaki araştırmacılığıyla tanınan, gazetemiz yazarlarından Özgen Acar ve bu alanda pek çok kitaba imza atmış Doç. Dr. İsmail Gezgin’den de görüş aldık. Tümünün değindiği çözüm önerileri şöyle:
* Her belediyede en az bir ören yeri var. Belediyeler kendi bölgelerindeki ören yerlerini koruma amaçlı arkeolog istihdam etmeli.
* Arkeologlar görevlendirilmeyince, pek çok alan defineciler tarafından talan ediliyor, bulunan tarihi eserler yurtdışına kaçırılıyor. Sonrasında da ülkeye geri kazandırmak için uzun ve maliyetli bir hukuk sürecinden geçiliyor. Bunu önlemek için gümrük kapılarında arkeolog ve sanat tarihçileri görevlendirilmeli.
* Türkiye’dehızla kurtarma kazısı ekibi oluşturulamadığı için çeşitli kuruluşların sponsorluğunda yurtdışından kazı ekipleri getiriliyor. Kurtarma kazıları için ilgili kurumlar, kuruluşlar ve belediyeler bünyesinde ekipler oluşturulmalı, bu amaçla arkeolog istihdam edilmeli.
* Arkeoloji Meslek Yasası çıkarılmalı, kamu ve ilgili kurumların arkeolog istihdam etmesi yasaya bağlanmalı.
* Hükümetin kazılar üzerindeki baskısı ortadan kaldırılmalı ve kazı çalışmaları için ayrılan ödenekler artırılmalı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder