22 Kasım 2014 Cumartesi

Aydın Orak'la söyleşi - 23 Ocak 2014

"Asasız Musa" filminin yönetmeni Aydın Orak'la konuştuk

Kürtçe ıslık çalmak...

1992 yılında Diyarbakır’da öldürülen Kürt yazar, gazeteci Musa Anter’in yaşamını, uzun zamandır “Araf” isimli oyunla tiyatroda sergileyen Aydın Orak, bu kez yönetmen koltuğunda oturduğu “Asasız Musa” filminde yine Anter’i anlatıyor. Çekimleri Mardin, Nusaybin’de tamamlanan film, Anter’in ölüm yıldönümü olan 20 Eylül’de Diyarbakır’da yapılacak galanın ardından ekim ayında gösterime girecek.
Aydın Orak, metaforlar kullandığı filmde, Musa Anter’in yaşamından önemli bölümleri, farklı oyuncuların canlandırdığını, ancak başrolün Anter’i simgeleyen eşyalarda olduğunu söylüyor: “Anlatımı, oyuncularla değil, simgelerle sürdürdük. Filmin başrolü pardösü, fötr şapka ve tahta bavulda. Rol alan oyuncular Musa Anter’in çeşitli dönemlerini anlatmaktan çok, herkeste Musa Anter’den bir parça olduğunu gösterdiler.”

‘Başrol simgelerde’
Anter’in çocukları Anter Anter, Rahşan Anter ve Dicle Anter de filmde bir ara izleyiciyle buluşacak: “Karakter bir yerde, dağın tepesinde televizyonda çocuklarını izliyor. Örneğin kızı, babasına bir mektup yazmış, onu okuyor.”
Orak, filmde Anter ölmemiş, ardından olanları görüyormuş gibi gerçeküstü bir anlatımı seçmiş. O halde, senaryoda bugüne ilişkin göndermeler var mı diye soruyorum: “O gün yaşananları anlattığımda zaten bugüne gönderme yapmış oluyorsunuz. Kürtçenin yasak olması, anadilinde eğitimin halen tartışılması, Anter’in faillerinin 20 yıldır bulunamamış olması bugünümüze uzak değil.”

‘Barış sürecinde bir şey değişmedi’
Yönetmeni, filmin amacının da faili meçhul cinayetleri gündeme getirmek olduğunu söylüyor: “Sabahattin Ali’den Hrant Dink’e kadar tüm faili meçhul cinayetlerin sorgulandığı bir film. Bana en yakın kişi olduğu için Anter’i anlattım ama bu film tüm aydın cinayetlerine karşı yapıldı.”
Acaba “barış süreci”yle ilgili göndermeler içeriyor mu?
“Bu filmin barış süreciyle ilgili olduğunu düşünmüyorum” diyor Orak: “Barış sürecinde de filmler yasaklanıyor. Sinemaya getirilen kriterler de ortada. Bu film için Kültür Bakanlığı’na başvuruldu, ama destek görmedi. Barış süreci, sinema-tiyatro yapan biri olarak hayatımda bir şeyi değiştirmedi.”

‘Hakkında bilmediğimiz çok şey var’
Orak, gerek tiyatro oyunu gerek film için uzun yıllardır Anter’le ilgili araştırmalar yapmış. Filmde, izleyici bekleyen “sürpriz” bir bilgi var mı merak ediyorum.
“Aslında onunla ilgili hiçbir şey bilinmiyor ki” diyor Orak: “Anter’in devletin karanlık gücü JİTEM tarafından Diyarbakır’da öldürülmesi dışında insanlar onu neredeyse hiç tanımıyor. 1940’larda Kürtçe şiir yazdı diye hakkında ferman çıkarıldığını, ‘Kürtçe ıslık’ çaldığı için başına gelenleri, 5.5 ay boyunca Harbiye hücrelerinde farelerle yaşadığını kimse bilmiyor.
Neyzen Tevfik, Ahmed Arif gibi aydınlarla ilişkilerini, 2. Dünya Savaşı sırasında İstanbul’da onca kişinin karnını doyurduğunu, antikaya olan merakını...
Bir film, Musa Anter’in yaşamı hakkında her şeyi anlatmaya yetmez, ama onu tanımaya kapı açtığını düşünüyorum. Onu daha fazla tanımak isteyenler iki ciltlik anılarını, fikirlerini anlattığı yazıları, şiirleri okuyabilirler.”

‘Babamla aynı cezaevinde kaldılar’
Orak da Anter gibi Mardin Nusaybinli. 80 darbesinde babasıyla Anter’in 40 gün aynı cezaevinde kaldıklarını anlatıyor:
“Kan bağından çok, duygusal bir bağım var. Aynı şeylere gülüyor, üzülüyoruz. Aynı atmosferi soluyoruz. Onun Nusaybin’de bastığı yerlerde çocukluğum geçti. Öyle bir bağdaşlık var ve politik olarak bir özdeşleşmemiz var. Onun yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri, duygularımıza tercüman olmuştur.
7 yıldır hayatını sahnede oynuyorum ve şimdi onun iç sesini duyar gibiyim. Sanki çekim boyunca da sette bizimleydi. Umarım izleyiciler de film boyunca onun Kürtçe ıslığını duyarlar. Musa Anter’in halen bizimle olduğunu hissederler.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder