22 Kasım 2014 Cumartesi

Somalı çocuklarla buluşma - 14 Haziran 2014

Gülümsemelerine bakılırsa, 432 çocuğu yetim bırakan facia onlara uğramamış sanki.

Soma’nın gülen çocukları...

Türkiye Yayıncılar Birliği ve Türk Kütüphaneciler Derneği’nin düzenlediği “Karne Hediye Günü” kampanyasıyla, kitap armağan etmek için Soma’daki ilkokulları ziyaret ettiğimizde, bizi güler yüzlü çocuklar karşılıyor. Yanımızda yazarlar, tiyatro sanatçıları var ve onlar çocuklarla bir araya geldiğinde, yüzlerdeki gülümseme çoğalıyor. Çocuklar oyunlara katılmaya hevesli. Sanki, Soma’da 432 çocuğun yetim kalmasına neden olan facia onlara uğramamış...
Facianın ardından ilçeye gelen pek çok ziyaretçiden biri olarak, gördüklerimden içim rahatlamış halde eve döneceğim neredeyse, eğer hikâye bundan ibaret olsa...
İşçilerin yoğun yaşadığı Zafer Mahallesi’ndeki Namık Kemal İlköğretim Okulu’nun müdür yardımcısı Mustafa Cura çocukların olanları henüz kavrayamadığını vurguluyor. Cura, bir yetim öğrencisinin “Annem hep dışarıda, evde hep misafir var, herkes babam yokmuş gibi davranıyor” dediğini aktarıyor. “Çocuklar her zamanki gibi gülüp oynuyorlar, ancak arkadaşlarından biri ‘senin baban öldü’ dediğinde ağlamaya başlıyorlar.”
Okulları ziyaret etmeden önce, İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Dikici de çocuklarla faciayı konuşmamamız gerektiği konusunda bizi uyarıyor. Ne ki, yaşananların üzeri örtüleceğe benzemiyor.
Merkezdeki Mehmet Akif Ersoy İlkokulu’nun bahçesinde, öğrencilere nereli olduklarını sorarken, 9 yaşındaki Ayşegül “Ben Bartın’ı sevmiyorum” diye çıkışıyor. Nedenini merak ettiğimde, yanıtı “Çünkü orada bir kişi öldüğünde bile çok dırdır ediyorlar!” oluyor. Acaba Ayşegül, Bartın’da da madenlerin olduğunu biliyor mu?
Ben, çocuk zihninin aslında neye tepki duyduğunu düşünedurayım, o faciada eniştesini kaybettiğini anlatmaya başlıyor. Yeğeni Berat yetim kalmış, teyzesi hep ağlıyormuş. “Berat’a baban nerede diye sorunca hemen toprağı gösteriyor”muş.
Ayşegül anlatmayı sürdürürken sınıf arkadaşı atılıyor: “O da bir şey mi, bizim mahalleden tam 30 cenaze çıktı!” Ardından tüm çocuklar, tuhaf bir olağanlıkla, yarışırcasına, yakınlarının ölüm hikâyelerini uç uca ekliyorlar. Dinleyeni soluksuz bırakan, çocukların kısa geçmişinde yer etmiş bir ölüm gerçeği çıkıyor ortaya.
Okullarında ise babalarını yitirmiş 22 arkadaşları var. Ancak onlar suskun. Belki de duygularını ziyaretçilerin yanında değil, bugün “kutlanacak” Babalar Günü’nde dışa vuracaklar.
Konuştukça anlıyoruz ki travma derin, ama öğrendiğimize göre psikolojik destek aradan geçen zamana karşın çocuklara ulaşmamış. İlçedeki onlarca okuldan çok azında rehber öğretmen var. Bilgi aldığımız veliler ise erişilebilir bir pedagojik hizmetin olmadığını söylüyorlar.
Psikolojik destek yok, buna karşılık Soma’ya vakıf ve kuruluşlardan yardım yağıyor. Dini eğilimli vakıfların yetim kalanlara eğitim bursu vermek için yarıştığı söyleniyor.
Bazı yardım çabaları da “böylesi olmasın” dedirtecek türden. Bir eğitimci, babasını kaybedenlere arkadaşlarının yanında bisikletler, pahalı hediyeler verilmesi karşısında, diğer çocukların isyanını aktarıyor: “Yeter artık ya, keşke benim de babam ölseydi!”
****
‘Hepsi de doğal afet!’
Namık Kemal İlköğretim Okulu’ndaki panolarda, facianın ardından yapılmış, Soma’yı anlatan resimler var. Çocuklar, dağlarla çevrili ilçelerini, kat kat madenleri ve vinçler içinde madene inmeyi bekleyen madencileri çizmiş. Panoları süsleyenlerin hepsi, kelebeklerin, kuşların etrafta uçuştuğu, insanların gülümsediği aydınlık resimler. Minik ayrıntılar dışında, resimlerde faciaya ilişkin hiçbir şey yok.
Hemen yan panoda ise, bir 4. sınıf öğrencisinin yazdığı şiir düşündürücü: “Sel, deprem, çığ / Hepsi birer doğal afet / Hepsi de bereket/ Allah yaratır hepsini/ hepsi de doğal afet!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder