22 Kasım 2014 Cumartesi

Dot'la tiyatroya destek üzerine - 9 Aralık 2013

DOT, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni sezon için verdiği ödeneği reddetti

‘Ahlak sanatı değil, sanat ahlakı sorgular’

Türkiye’nin önde gelen bağımsız tiyatro topluluklarından DOT, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni sezon için verdiği ödeneği reddetti. Aldıkları kararın iki somut gerekçesi vardı. İlki, bakanlığın ödenek vermeden önce oyunun metnini talep etmesi. İkincisi ise, tiyatrolara “ahlaklı oyun kriteri” getiren, sözleşmedeki malum 14. madde ve ihlali durumunda cezai yaptırım tehdidi. 
DOT’un kurucu ortakları Özlem Daltaban, Murat Daltaban ve Süha Bilal, sözleşmeye bu yıl eklenen söz konusu koşulların kabul edilemez olduğu görüşünde. 

‘Teşekkür ederiz, reddediyoruz!’
Özlem Daltaban, resmi belgeler, gerekli bilgilerle birlikte oyunun metninin de istendiğini görünce, hemen “Teşekkür ederiz, biz bu parayı reddediyoruz” dediklerini anlatıyor. Çünkü bu, Murat Daltaban’ın ifadesiyle, “Dolaylı ya da dolaysız olarak tiyatro üzerinde baskı oluşturmak demek ve bakanlığın sergilenecek oyunların içeriğiyle ilgili tasarrufu olması rahatsız edici.” 
Murat Daltaban, “Bakanlık benim repertuvar kurulum olamaz. Sana tiyatro yaptırmıyorum diyorsa, bağımsız tiyatroya karşıysa açık açık söylesin” diyor.

Bakanlık ‘holding’ mi?
Süha Bilal, içerdiği cezai yaptırımlar nedeniyle sözleşmenin “şirket kontratına benzediğini, bakanlığın tiyatroları da şirket gibi yönetmeye çalıştığını ve parayı baskı aracı olarak kullandığı” söylüyor. 
“Oysa bakanlık bir holding değil” diyor Murat Daltaban: 
“Bakanlık bir proje satın almıyor; toplumsal bir fayda sağlamak için bizi teşvik ediyor. Anayasal görevini yerine getiriyor. Ödenek bir şahsın cebinden çıkmıyor, bu hepimizin vergileriyle toplanan devletin parası ve bizim de onu kullanmaya hakkımız var.”

İki efsane isim 
DOT, Ferhan Şensoy, Genco Erkal gibi isimlerin ödenek dışı bırakılmalarına da tepkili. 
Murat Daltaban, bu durumu “Tiyatronun efsane iki ismine ‘Ne olur her yıl yeni oyun yapın’ diyeceğine, önlerine tüm imkânları sereceğine, ödeneklerini kesiyorsun. Onlar sadece iki oyuncu değil, arkadan gelenler için birer örnek... Bakanlık çıkıp istersem desteklerim, istemezsem desteklemem diyemez” sözleriyle eleştiriyor.

‘Genel ahlak’ dedikleri..
Sohbetimiz 14. maddedeki “genel ahlaka uygun oyun” ifadesine gelince, “nedir bu genel ahlak” diye tartışıyoruz. Acaba nefret suçlarını, ayırımcı söylemleri mi içeriyor? 
Özlem Daltaban kastedilenin bu olmadığını anlatıyor; çünkü onlar sözleşmedeki başka maddelerde belirtilmiş. 
Murat Daltaban açıklık getiriyor: 
“Ahlak kuralı dediği şu: Küfür etmeyeceksin, çıplaklık göstermeyeceksin, içki içmeyeceksin. Bu kadar sığ, bu kadar basit... Bakanlık, genel ahlak dediği zaman bir kavram oluşturmuyor, son derece göreceli bir şeyi kendi yontacağı biçime büründürüyor. 
Hem zaten ahlak üzerinden sanat yapılmaz. Sanat aksine genel ahlakı sorgular, genel ahlakı tartışır. Sen ‘genel ahlakla’ beni sınırlandırırsan benim dayatmanı reddetmekten başka bir şansım yok.” 

Büyük resimde ne var?
Mevcut duruma karşı birçok tiyatro topluluğunun tepkisi sürerken, DOT’a başka neler yapılabileceğini soruyorum. Özlem Daltaban, “Bu sadece tiyatro sanatını ilgilendiren bir mesele olmaktan çıkarılmalı” diyerek kurulması hedeflenen Türkiye Sanat Kurumu’na dikkat çekiyor: 
“Fikri takipte olmak gerekiyor. Türkiye Sanat Kurumu düzgün işlerse olumlu sonuçlar doğurabilir. Ancak küçük resimden bakınca, hep siyasi ve şahsi kararların belirleyici olacağı bir büyük resim görünüyor.” 
Onlara göre, tüm sanat dallarına fon oluşturması düşünülen Türkiye Sanat Kurumu, akademisyenlerden, sanatçılardan, kuramcılardan oluşmalı. Böylece fonlar adaletli ve özgürlükçü bir tavırla dağıtılabilir, her düşünceden sanatçı fondan faydalanabilir. 
Murat Daltaban, aksi halde “sanatın otorite olduğu bir yapı değil, sopanın otorite olduğu bir yapının” her alana egemen olacağını söylüyor: “Ben yaptım oldu demenin sonucu belli. Ödenekli tiyatroların çöküşünün nedeni de tam bu kafadır. Her şeye merkezden müdahale etme arzusudur.” 

DOT’UN YENİ OYUNU: MAKAS OYUNLARI
‘Her şey bombok, değişim şart!’
DOT, yeni sezonda “Makas Oyunları” isimli bir kısa oyun serisi sergiliyor. Dünyanın dört bir tarafından oyun yazarlarının yazdığı güncel politik oyunlardan oluşan bu seçki, bir “Theatre Uncut” projesi. Serinin, 4 kısa oyundan oluşan ilk bölümü kasım sonunda seyirciyle buluştu. İkinci bölüm ocakta başlayacak ve ardından 2 bölüm daha var. 
İlk bölümde “Şişman adam”, “Bazı şeyler çok saçma”, “Pankart” ve “Hassas” isimli oyunları izliyoruz. Oyunlar, tiyatronun aynı zamanda sanat yönetmeni olan Murat Daltaban’ın ifadeleriyle “tüm dünyada tartışılan kapitalist ve liberal politikaların insan hayatına etkilerini” anlatıyor: 
“Sanki her şey Taksim Gezi Parkı’nda başlayıp bitmiş gibi konuşuluyor. Oysa geniş bir çerçeveden görmek gerek. Kapitalizmin dibe doğru gittiği ve insanları mutlu etmediği üzerine düşünmek gerekiyor. 
Para politikaları insanların evinin içine girdi. Evine kapanıp kurtulabileceğiniz bir pozisyonun ötesine geçti her şey. İşte ‘Makas Oyunları’, bu küresel tartışmaları bilinç düzeyine taşımak istiyor.” 
Örneğin, “Hassas” isimli oyunda, tedavi gördüğü psikiyatri kliniği, ödenek eksikliği nedeniyle devletçe kapatılan bir kişinin isyanına şahit oluyoruz. Oyun karakteri Jack, “Belki de artık insanların yataklarının altından çıkmalarının zamanıdır” derken, oyunun İskoç yazarı David Greig’in zeki kurgusu sonucu tüm salon bir ağızdan slogan atmaya başlıyor: 
“Her şey bombok, değişim şart!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder