22 Kasım 2014 Cumartesi

Ercan Kesal'la telif hakları üzerine - 25 Ağustos 2013

Senaryo yazarı ve sinema oyuncusu Ercan Kesal, SENARİSTBİR'i anlattı

'Arabistan'a neyi satıyorsunuz?'

Ercan Kesal, rol aldığı “Sen Aydınlatırsın Geceyi” ve “Yozgat Blues” filmlerinin festival yolculukları, hem de temmuz ayında yayımlanan “Peri Gazozu” kitabıyla gündemde. Ancak biz onunla “Diyalog ve Senaryo Yazarları, Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği”nden (SENARİSTBİR) söz etmek için buluştuk. “3 Maymun” ve “Bir Zamanlar Anadolu’da” filmlerinin senaryo ekibinde yer alan ve birliğin geçen günlerde yapılan ilk kongresinde başkan yardımcılığı görevini üstlenen Kesal, bundan böyle senaristlerin hakları için uğraş verecek.

Dizi yazarlarının da birliği
- Senaryo Yazarları Derneği vardı, meslek birliği neden kuruldu?
Dernek çalışmalarına devam ediyor. Zaten birlik de onun içindeki kişilerce kuruldu, derneğin başkanı İlker Barış şimdi birliğin başkanlığını yapıyor. Derneklerin faaliyet alanı daha kısıtlı. Meslek birliği, meslek odaları gibi kamu faaliyeti yürütebiliyor, yaptırım gücü daha fazla, hakları daha geniş. Oyuncuların, yapımcıların meslek birlikleri vardı, ancak senaristlerin yoktu. Şimdi bu kurulmuş oldu.

- Senaristlerin mesleki sorunları neler?
Senaristlerin en büyük sıkıntısı ürettikleri eserin niteliğinin tartışmalı olması. Yurtdışında daha farklı değerlendiriliyor, ancak Türkiye’de senaryo “elle tutulur” bir eser gibi görülmediği için tartışmalar yaşanıyor. Bu da beraberinde telif hakları, kazanılmış hakların devri konularında birçok soruna neden oluyor.

- Adındaki ‘diyalog yazarları’ vurgusu da önemli.
Birliğin içindeki senarist arkadaşların yüzde doksanı dizilerde çalışıyor, oradan para kazanıyor çünkü uzun metraj filmlerde çalışma imkânı az. Bunun için onların, emeklerinin altını çizerek birliğin içinde tanımlanmalarını istedik.

‘Senaristlere haksızlık yapılıyor’
- Peki SENARİSTBİR neler yapacak?
Öncelikle sinema ve dizi alanında, diğer hak sahipleri arasında kendi yerini netleştirecek. Bu üretimin kendi içinde hak sahipliği ve hakların paylaşılmasıyla ilgili bir mesele var. Henüz ülkemizde oturmamış bir konu. Eserlerin DVD, VCD, televizyon gösterimleri gibi kalıcı hakları bir sözleşmeyle yapımcıya devrediliyor. Bir şey yazıyorsunuz, yapımcıya tek bir ödeme karşılığında tüm haklarını devrediyorsunuz ve sonra sanki o eser sizin olmaktan çıkıyor. Bu haksızlık. Mesela bir dizi filmi Arabistan’a sattık diye seviniyorlar ama neyi satıyorsun? Senarist için bir karşılığı yok. Bunun önünün alınması lazım.

- Sizin senaryolarınız için de durum benzer mi?
Aynı şeyler benim için de söz konusu. Benim ya da bir başkasının senaristliğini yaptığı filmler, örneğin yurtdışında özel internet sitelerinde indirilebiliyor, böyle dolaşımları var. Ama bunların bize bir geri dönüşü yok. Tabii bu küçük bir örnek. Yüzlerce dizi yazmış arkadaşım var. Her hafta çalışıyorlar, dizilere metin üretiyorlar, üzerlerinden bir eser oluşturuyor ve aynı sorunu yaşıyorlar.

- Senaryolar yurtdışında kitap olarak yayımlanıyor. Bizde de örnekleri var. “3 Maymun”un senaryosu da kitap olarak yayımlandı sanırım. Orada telif süreci nasıl işliyor?
Evet basıldı. Ama hazırlanma süreci ile ilgili bir bilgim olmadı. Zaten kitap senaryo kitabının ötesinde bir çalışma olarak çıkarılmış. Basında filmle ilgili çıkan haberlerin, söylenenlerin ve senaryonun de içinde yer aldığı bir kitap.

Sıra yönetmenlikte...
- Yeni bir senaryo var mı tezgâhta?
“Yozgat Blues” filminde oynadığım Mahmut Fazıl Coşkun ile yeni bir senaryo üzerinde çalışıyoruz. Bir de bitirmek üzere olduğum benim bir senaryom var.

- Kimin yöneteceği belli mi onları?
Bunlar ucu açık konular. Sürekli evrilen bir şey bu süreç. Mahmut, birlikte yazdığımız filmi -zaten içinde olduğu bir yapım şirketi var- uygun bulursa kendisi çekecek.
Diğerini ise kendim çekmek istiyorum.

- Yönetmenliğe mi yönelmek istiyorsunuz?
en sektöre senarist olarak girdim. Sonra oyunculuğum fark edildi ve takdir edildi. Çünkü o daha hızlı parlıyor, ışıklar hemen üzerinize çevriliyor. Şimdi zaten bir süre oyuncuğa ara vermeyi düşünüyorum.
Benim sinemaya giriş amacım tabii ki yönetmen olmaktı. Şunu gördüm, önce inanacağım, hiç kuşku duymayacağım bir hikâyem ve bunu nasıl çekeceğimle ilgili bir birikimim olmalı. “3 Maymun”dan bu yana kameranın önünü ve arkasını, tüm süreçlerini yaşıyorum ve artık bu birikimi, özgüveni hissediyorum.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder